
Kalbimiz mi Kireçlendi?
Bir kişinin gerçeği görebilmesini sağlayan şey gönül gözüdür. Gönül gözüyle göremeyenin kalbi kireçlenmiştir. Kalbimiz mi kireçlendi?
“Kişi gerçeği kalbiyle görür; esas olan gözle görülemeyendir.”
Antoine De Saint-Exupéry, Küçük Prens
Fiziksel özelliklerimizde olduğu gibi, duygularımız da genlerimizle aktarılır. Biz Türk milleti olarak, geçmişimize baktığımızda; halkın sefalet çektiği, savaş gördüğü, etraftaki ülkelerin savaşlarından doğan huzursuzluklar, vb gibi negatif duyguları besleyecek ortamlarda büyüyen atalarımızı görüyoruz. Bu atalarımızdan bizlere kalan da bence büyük ölçüde gelecek kaygısı. Kaygı yaşayan bir insan da olaylara negatif bakmaya meyillidir; eğer ki kaygısını yönetebilmeyi beceremiyorsa. Bunu kalıplaşmış dil kalıplarımıza yansıyan bir cümle ile özetlersek:
“Çok güldük, başımıza kötü birşey gelmese bari.”
Bu cümlede görüldüğü gibi, başımıza gelen iyi şeyleri bile kötü bir sonuca bağlama kabiliyetimiz muazzam. İyi olayları, nazar değer ya da göz olur korkusuyla paylaşmama; paylaşsak bile eğer ki kötü birşey yaşandıysa nazar değmesine, göz olmasına bağlanır. İnançları sorgulamak değil niyetim; ama üzerimizde muska taşımak, nazar boncuğu takmak gibi inanışların negatif etkileri olduğunu düşünüyorum. Onları taşımak yerine dua okumanın, iyilik istemenin daha etkili olduğu kanısındayım. İçimizde hep bir kuşku, hep bir endişe ile yaşamak insanı kemirir. Gelenekselleşen inanışlarımızın kötü yanlarını değerlendirmek büyüklerimiz tarafından hoş karşılanmasa da; dünyayı her geçen gün daha iyiye taşıyacak olanlar; iyi, pozitif düşünceye sahip olacak gençlerdir.

Nasıl Baş Ederiz?
Pozitif düşünce kalıplarına bakarsak eğer; bizler iyi bir enerjimiz olduğunu; dolayısıyla iyiliklerin bizleri bulacağını düşünürsek; başımıza gelen kötü olaylarda yılmadan, onun sadece bizim daha iyi olmamıza katkı sağlayacak bir hediye olduğunu düşünürsek, hayat daha kolay, daha stressiz ve pozitif olmaz mı? Bu da gelecek kuşaklara genlerimiz ve alışkanlıklarımızla bırakacağımız iyi taraflarımız olacağından; çocuklarımızın gelecekleri için endişe etmeye gerek kalmadan yaşayacağımız bir dünya olmaz mı? Kendi hayatımızı hakkını vererek yaşadığımız, ve sonucunda herkes için mutluluğun olduğu bir dünya değil midir? Bence bütün soruların cevabı evet 🙂 Sizce?
Düşünce kalıplarımızı pozitife çevirdiğimizde, etrafımızla ilişkimiz daha iyi bir duruma gelir. Kendi enerji düzeyimiz artar. Bunun için de kendimizi ne zaman olumsuz düşünürken bulsak, hemen bir silkelenip pozitife çevirmek yeterli. Negatif düşüncelerimizi farketmemiz zaman alacak; farkettiğimizde ise, bizimle savaşacak olan negatif düşüncelerimiz, onların yerine pozitiflerini düşünmememiz için tüm silahlarını kullanıyor olacak. Sonuçta kendi varlıklarını onlar da sürdürmek istiyor. İster şevkatle yaklaşın o düşüncelere ve ikna ile pozitife çevirin; ister savaşın, ama bir şekilde pozitife çevirin lütfen! Bunların sizin üzerinizdeki pozitif etkilerini gördükçe; bu oyun müthiş keyifli bir hayat oyunu haline gelecek. Savaşarak düşüncelerle baş etmeye çalışmayı tabiki doğru bulmuyorum. Savaşmak her türlü insanı yıpratır ve çekişme iyi sonuç doğurmaz. O sebeple şevkati hiçbir yerde elden bırakmamak gerek bana kalırsa. Karşısında şevkat gören negatif düşünceler, şevkatin zayıflık olduğunu zannettiklerinden -ki bu da onların zayıflığı- bir hayli zorlasalar da bizi; sonunda geri dönülemez pozitif düşünce yoluna girmiş bulacaklar kendilerini.

Sonucunda da;
Bu çabamızın sonunda yükselen enerjimiz, bizlere doğru ve iyi ilişkiler, ve tabiki başarı getirecek. Bence en önemlisi mutluluk ve huzur getirecek. Burada kendini feda etmek değil anlatmaya çalıştığım. Sana kötü gelen kişileri, olayları geride bırakıp; hayatına senin tercih ettiğin ve istediğin kişilerle devam etmektir mantıklı olan. Hayat bizi defalarca ve her seferinde daha zoruyla sınayacağından; bu bir hayat oyunu ve bu oyundan galip gelmek; mutlu gelecek, mutlu aile ve mutlu bir yaşam sürmek demek.
Yıldığımız zamanlar da olacak, bırakın kendinizi o zaman, rahatlayın. Gücünüzü topladıktan sonra devam! İnançlarımız ne olursa olsun; biz bu dünyaya iyi bir insan olarak yaşamaya geldik; iyi izlenimlerle de ayrılmak istiyoruz değil mi? Onun için yapmamız gereken tek şey kendi negatif yanımız ile çalışarak, pozitife çevirebilmeyi başarmak. Bu zaten hayatımızdaki her alana muhteşem yansıyacağından, başka hiçbir şey yapmaya gerek kalmayacak.
Duygularımız bizim enerji kaynaklarımız. O halde duygularımızın bizlere anlatmak istediği birşeyler var. Hadi negatif duygularımızı/enerjilerimizi pozitife çevirelim; ve bunu da sevgiyle, şevkatle yapalım ki kalıcı ve sahi olsun. İster genlerimizle bize gelmiş olsun, ister bizim yarattıklarımız olsun; kalbimizin etrafındaki kireci çözebilmenin tek yolu kabimize gösterdiğimiz sevgi ve şevkat. Kalp bunun için yaratıldı ve ona yaşam amacını hatırlatma vakti geldi!
“Duygu dünyası yeterince gelişmeyince, insanın gönül fakirliği performansla giderilir.”
Engin Geçtan

